Ayetlerimiz konusunda ‘alaylı-batıl tartışmalara’ dalanları gördüğünde, onlar bir başka söze geçinceye kadar onlardan yüz çevir-uzaklaş.

واِذَا رَاَيْتَ الَّذ۪ينَ يَخُوضُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا فَاَعْرِضْ عَنْهُمْ حَتّٰى يَخُوضُوا ف۪ي حَد۪يثٍ غَيْرِه۪ۜ وَاِمَّا يُنْسِيَنَّكَ الشَّيْطَانُ فَلَا تَقْعُدْ بَعْدَ الذِّكْرٰى مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِم۪ينَ

Ayetlerimiz konusunda ‘alaylı-batıl tartışmalara’ dalanları gördüğünde, onlar bir başka söze geçinceye kadar onlardan yüz çevir-uzaklaş. Şeytan sana unutturacak olursa, hatırladıktan sonra artık zulmeden toplulukla beraber oturma.
(6-En’âm 68)


Kurtubi:”Hüccet olan imamların ve onlara tabi olanların, takiyye yapmak suretiyle fasıklarla birlikte olabileceklerini, görüşlerini doğru buldukları görünümünü sergileyebileceklerini ileri sürenlerin kanaatlerinin reddedilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Seyyid Kutup:” Öğüt vermek, hatırlatmak, fasıkların bozuk ve sapık görüşlerini düzeltmek maksadı ile bir arada bulunmayı ayeti kerime mübah kılmaktadır. Fasıklarla haşır neşir olu onların açıkladıkları fasid sözlerini ve fiillerini ‘takiyye’ maksadı ile reddetmemek ve suskunlukla karşılamaya gelince ; işte yasak olan budur. Çünkü böyle bir suskunluk, zahiri itibariyle batılı ikrardır ve hakkın zıddına şahitlik etmektir.Diğer taraftan insanların işin içinden çıkamamalarına sebep olur. Allah’ın dinini ve Allah’ın dini üzere yürüyenleri de küçültür. Böyle bir durumda, onların bu durumlarının yasaklanması, nehyedilmesi yoluna gidilir veya oradan uzaklaşılır.

Kurtubu Tefsirinde şunu rivayet etmiştir:
“İbn Huveyzi Mendad der ki: Allah’ın ayetlerine dalan kimselerle birlikte oturulup kalkılmaz; bu gibi kimseler terkedilir. Mümin veya kafir olması durumu değiştirmez. Aynı şekilde bizim alimlerimiz, düşman topraklarına girmeyi, kiliselere, havralara gitmeyi, kafir ve bidat ehli ile birlikte oturup kalkmayı nehyetmiştir.Onların kalpten sevilmelerini caiz görmedikleri gibi, sözlerinin ve münazaralarının da dinlenmesini caiz görmezler. Bidat sahibi bir kişi Ebu Umran en-Nehai’ye “Benim bir lafımı dinler misin?” demiş, Ebu Umran ondan yüz çevirerek:” Senden yarım söz dahi dinlemem.” diye cevap vermiştir. Eyyub es-Sahtiyani’den de benzeri bir rivayet gelmiştir.

Fudayl bin İyad der ki:
“Her kim bir bidat sahibini severse Allah amelini boşa çıkartır, kalbinden islam nurunu alır. Her kim kızını bidatçi bir kimse ile evlendirecek olursa, onunla akrabalık bağını kesmiş olur. Bidat sahibi ile birlikte oturan kimseye hikmet verilmez. Allah bir kimsenin bidat sahibine buğuz ettiğini bilirse, Allah’ın ona mağfiret edeceğini de ümit ederim. Ebu Abdullah el-Hakim, Aişe(rah)’dan şöyle rivayet etmektedir: Rasulullah(sav) buyurdu ki :” Her kim bir bidat sahibine saygı gösterecek olursa, İslam’ın yıkılmasına yardımcı olmuş demektir.”

Görüldüğü gibi bütün bu söylenenler Allah’ın dini üzere olduğu halde bidatçi olan bir kimse hakkındadır. Ve bütün bidat sahipleri hiçbir zaman egemenliği elinde tutup uluhiyyetin özellikleri iddasında bulunan ve onun bu iddasını kabul eden kimsenin(kafir) yaptıkları ile asla kıyas edilemez…Çünkü böyle bi iddia ve bu iddianın kabulu, bir bidatçinin bidati değil; bir küfür ve şirktir. Böyle bir hüküm, bidat hakkında bu sözleri söyleyenlerin döneminde mevcut değildi. Çünkü islam herhangi bir toprak parçası üzerinde uygulandığından bu yana, hiçbir kimse hem müslüman olduğunu iddia edecek, hemde böyle bir iddiada bulunacak noktaya gelmiş değildir. Böyle bir durum ancak -Allah’ın korudukları müstesna- insanların İslam çerçevesinin dışına çıkmalarına öncülük eden Fransız hamlesinden sonra ancak baş göstermiştir. Aynı şekilde ortaya çıkan bu duruma uygun gelecek bir olay geçmişlerimizden nakledilmiş değildir.Çünkü günümüzde karşılaştığımız bu durum onların bütün söylediklerini geride bırakmış, aşmış bulunmaktadır…
(Fi Zilal /Seyyid Kutup)

Şunu da belirtelim ki; fukaha fasıklar ile birlikte oturup kalkmanın mekruh olduğunu açıkça belirtmişlerdir. Peki ya kafirlerle birlikte oturup kalkmanın hükmü ne olabilir? Diğer taraftan ortak ve birlikte yapılan dünyevi bir işin gerektirdiği birlikteliği de ayrı ele almamız gerekmektedir.

Çünkü bu ‘miktarınca takdir olunan bir zaruret’ tir.Şeran yapılan iş caiz olduğu takdirde bunu engelleyen şeri bir hüküm yoktur, çünkü bazı sahabiler yahudi bir kimsenin yanında ücretle çalıştığı gibi, Rasulullah(sav)de müslüman olmayan kimselerle bazı muamelelerde bulunmuştur. Bu gibi durumlarda bir vebal yoktur.İnsan işi sebebiyle ‘kafire de müslümana da ders veren bir okuldaki öğretmenin durumda olduğu gibi’ müslüman olmayan kimselerle birlikte oturup kalkma durumunda olabilir. Bunda bir sakınca yoktur, ancak bu gibi kimseler tenkid ve alay ederek Allah’ın ayetlerine dalacak olursa onlara hadlerini bildirmesi görevidir. Yapamıyorsa oradan kalkıp gitmekle görevlidir.

El Esas fit-Tefsir /SAİD HAVVA
Enam 68.Ayet Tefsiri

Paylaş
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör.
0
Değerli yorumlarınızı esirgemeyin, buyrun!x