Böylece belli bir mezhebin veya alimin taklit edilmesindeki amacın, birbirine muarız delillerin arasını bulmaya güç yetiremeyen kimseleri Kitap ve Sünnet’te sabit olan şeri hükümlere ulaştırmaktan başka bir gaye olmadığı ortaya çıkar.

Böylece belli bir mezhebin veya alimin taklit edilmesindeki amacın, birbirine muarız delillerin arasını bulmaya güç yetiremeyen kimseleri Kitap ve Sünnet’te sabit olan şeri hükümlere ulaştırmaktan başka bir gaye olmadığı ortaya çıkar.

Bundan dolayı alimlerimiz inançta ve hakkında ictihada yer olmayan, birden fazla manası olmayan kesin nass olan hükümlerde taklide yer olmadığını söylemişlerdir. Namazın, zekâtın, orucun, haccin farziyeti ve içkinin, domuzun, faizin, yalanın, aldatmanın ve ihanetin haram olduğunu bilmek gibi.

Aynı şekilde bir mezhebe bağlı olmak, o mezhebin alimlerinin imamlarının sözüne hiçbir zaman muhalefet etmeyecekleri manasına da gelmez.

İmam Tahavi ve Ebu Ubeyd ibn Harbeveyh arasında bir müzakerede şöyle geçmiştir.

Ebu Ubeyd bana bir soru sordu bende cevapladım. Bana “Bu görüş Ebu Hanife’nin görüşü değildir.” dedi.
Ben de “Ey Kadı! Ebu Hanife’nin her görüşünü kabul etmem mi lazım!” dedim.
O da “Seni mukallit zannetmiştim.” dedi.
Ben de “Asabi olandan başkası taklit eder mi ki!” dedim.
Oda “Yada akılsızdan başkası.” diye cevap verdi.
Bu konuşma Mısır’a yayıldı ve mesel haline geldi.

[Usulul İftai ve Adabuhu 96,97 / Muhammed Taki Osmani]

Paylaş
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
Tüm yorumları gör.
0
Değerli yorumlarınızı esirgemeyin, buyrun!x